Sevinçlerden, hüzünlerden ziyade, hayat can sıkıcı şeylerden oluşuyor en çok. Nedenini bilmediğin seçimler, yanlış mı doğru mu kestiremediğin kararlarla baş başa kalıyorsun her gece yarısında… Hatta hayatının her anında. Kimi zaman bunları düşünmen boş bir anında kendi kendine olurken, kimi zamanda ettiğin iki satır sohbetten geliyor ve düşüyor aklının en can alıcı noktasına. Sonra bir bakıyorsun ki o düşüncenin tam da içindesin!
Çıkmak istemeye çalışsan da çıkmayı denedikçe daha da çok batıyorsun o bataklığa, beyninin içine gömülüyorsun adeta. Düşüncelerden başka bir şey geçmiyor o an aklından, dünya ya da etrafındaki herhangi bir şey hiç ilgini çekmiyor mesela. Ne üşüyorsun, ne sıcaklıyorsun, ne acıkıyorsun, ne de susazıyorsun. Dünyadan soyutlanıyorsun adeta… Belki de ruhunla kavga ediyorsun tam da o anda, belki de kalbine soruyorsun rahat mısın diye belki de vicdanına, hayat senin olsa da, seçimler sana kalsa da, doğru ya da yanlış çok fark etmiyor aslında, seçiyorsun işte. Hayatının sonuna kadar pişman olup olmayacağını ise kestiremiyorsun bazı anlarda. Kimi zaman ilerleyen günler, kimi zaman ilerleyen aylar, kimi zamansa ilerleyen yıllar fark etmeni sağlıyor bu yanlışı ve pişmanlık başlıyor işte tam da o andan sonra!
Sonra diyorsun ki kendi kendine acaba daha farklı olsaydı, nasıl olurdu ki?! Eğer yanlış değil de doğru bir seçim yapsaydım pişmanlık yerine gurur, mutsuzluk yerine mutluluk ve sinir yerine sevgi mi olurdu içimde? Pişmanlığında, sinirinde kendinedir zaten, ne şartlara ne de bir başkasına değildir. Ne beynine kızarsın bazen, ne de sesini dinleyip o yanlış seçimi yaptığın kalbine, çünkü bilirsin, o zaman ki kalbinde, beyninde, şimdikiyle eş değer değildir, yaşadıkların onları değiştirir. Hani derler ya, “şimdiki aklım olsaydı” diye, işte tam da ondandır kızmaman kendine, o zaman ki sen, şimdikiyle aynı değildi, pişmanlıklar içinde kalacağını, belki de kendini yiyip bitireceğini nerden bilecekti ki? Bilseydi seçer miydi hiç yanlış olanı?
Atalarında dediği gibi olmuşla ölmüşe çare yok, yanlış ya da doğru, sonuç olarak her ikisi de kendi seçimin. Doğruyu seçtiysen gururlan, yanlışı seçtiysen kahrol, çok da önemli değil, kendin düştüysen ağlamayacaksın, tekrar kendi başına ayağa kalktığında gülümsemediğin gibi. Belki de “her şey olacağına varır” sözü bu tarz durumlardan gelmiştir meydana, bazen ne yapsan da her şey olacağına varıyor aslında. Bir kesim insanın bakış açısında da bahsettiği gibi, belki de olması gereken bu olduğu için olmuştur, belki de diğeri yanlış seçimdir ama biz doğru sanmışızdır. Bunların hepsi ihtimal dahilinde ve tartışmaya gayet açık…
Gece ya da gündüz, meşgul ya da müsait çok fark etmez, kim olursa olsun, her insanı sarar bazen bu düşünceler, kimini kahreder, kimini gururlandırır. Hayat böyledir, ne yaparsan yap kendine göre yol alır!